Afyonkarahisar Müzesi

Geçmişi bugünle tanıştıran ve geçmişin yarınlara taşınmasında önemli rol oynayan, kültürel mirasın toplandığı, saklanıp korunduğu, bilimsel araştırmaların yapıldığı ve sergilendiği yerlerden birisi de hiç kuşkusuz Afyonkarahisar Arkeoloji Müzesi’dir.

Afyonkarahisar’da müze kurma çalışmaları Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar uzanmaktadır. Bu dönemde başlayan tarih araştırmaları ışığında Afyonkarahisar’da önce Asar-ı Atika Muhipleri Cemiyeti (Eski Eserler Sevenler Derneği) daha sonra Halkevi bünyesinde çalışmalar yapılmıştır. İlk müzecilik çalışmalarını ise öğretmen, araştırmacı ve yazar Süleyman Gönçer başlatmıştır. Eski Eserler Sevenler Derneği’nin başkanı olan Süleyman Gönçer, Afyonkarahisar’ın tarihi, coğrafyası ve kültürü ile ilgilenmiş, bu konuda araştırmalar yapmış, aynı zamanda çevreden topladığı eski eserleri depolamaya başlamıştır. 1931 yılında İmaret Cami medresesinde (bugünkü Taş Medrese) müze çalışmalarını yürütmek üzere görevlendirilmiştir. 1933 yılında Müze Müdürlüğü’ne dönüştürülerek resmen açılan müze, Bursa ve Konya müzelerinden sonra bölgesindeki tek müzedir.

1935-1937 yıllarında İngiliz arkeolog ve müze küratörü Winifred Lamb tarafından gerçekleştirilen Sandıklı Kusura Höyük Kazısı Türkiye’nin ilk kazı yerlerinden birisidir ve bu kazı ile hem ilimizin tarihine dair önemli bulgular bulunmuş hem de Eski Tunç ve Hitit dönemlerine ait önemli buluntular arkeoloji müzesine kazandırılmıştır. 1964 yılında arkeolog Hasan Tahsin Uçankuş’un gelmesiyle çağdaş ve bilimsel arkeoloji ve müzoloji çalışmaları başlamıştır. 1970 yılına kadar İmaret Cami bünyesindeki Gedik Ahmet Paşa Medresesi’nde (Taş Medrese) karma müze olarak hizmet veren müze, 1971 yılında Konya yolu üzerindeki yeni binasına taşınmıştır.

Afyonkarahisar ve çevresinden toplanan eserler ile müze oldukça zenginleşmiş olan Müzede; arkeolojik eserler, kronolojik bir sıra esas alınarak sergilenmektedir. Bu salonlarda sergilenen eserlerle, Eski Tunç, Hitit, Frig, Lidya, Roma ve Bizans dönemlerine ait oldukça zengin bir koleksiyonlara sahip olunduğu görülmektedir. Bu dönemlere ait pişmiş toprak, taş mermer, kemik, cam, metal kap kacak, heykel ve sikke gibi araç ve gereçler, yöremiz insanlarının, M.Ö. 3000 li yıllardan günümüze kadar yaşayışı, inancı, üretimi, ticareti hakkında bize oldukça önemli bilgiler vermektedir. Ayrıca, günümüzdeki önemi nedeniyle sanayi haline gelmiş mermer ticareti ve sanatı ile ilgili bilgi veren mermer heykeller, lahitler, mezar taşları ve mimari parçalar, müzenin önemini artırmaktadır. Müzenin bahçesinde açık sergilemede ise genellikle Roma ve Bizans dönemi mezar stelleri, lahitler, küpler, heykeller, Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerine ait mezar taşları sergilenmektedir.